Flucke Admin
Mesaj Sayısı : 1278 Yaş : 30 Nerden : Mersin Rep : Başarı : Aktiflik : Teşekkür : Tuttugunuz Takım : Web siteniz... : http://kral.forumclan.net Kayıt tarihi : 08/08/08
| Konu: Mütevazı Kahraman Yörük Ali Efe Paz Eyl. 07, 2008 1:23 pm | |
| Aydın civarında müfreze komutanlığı yapan Fethi Bey, vazifesi gereği Yörük Ali’yi kıstırmaya çalışır. Ancak karşı safta olmasına rağmen onun yiğitliğine hayrandır. Yörük Ali kapısını çalıp da “gel olanları unutalım, düşmana karşı birlikte savaşalım” deyince adamcağızın kuşları uçar. Eski defterleri kapar, yepyeni bir sayfa açar... Mülazım Fethi, Yörük Ali’yi alır, Miralay Şefik Bey’le tanıştırır. Yaşlı komutan içinde bulundukları zor durumu anlatıp kahırlanır. Efe yüreğine su serper. “Siz hiç merak etmeyin efendim” der, “Bize biraz silah tedarikleyin yeter, başımıza da bir zabit ver. Öl dediğin yerde ölür, kal dediğin yerde kalırız, Yunanı tez günde kovarız.” Oracıkta Besmelesini çeker, tüfeğine mermi sürer. Bir başka ünlü Efe, Kıllıoğlu Hüseyin de onu izler. Zeybekler, zabitler birbirleriyle kenetlenirler. Yörük Ali asla meydan muharebesine çıkmaz, “Harp hiledir” inceliğini kullanır, az zayiatla çok iş yapmaya bakar. Bir ara kızanlarıyla giderken Rumlarla karşılaşırlar. Adamlar vaveyla ile kaçışırlar. Yörük Ali birini yakalar “niye telaşlandınız” diye sorar. Sonra elini omzuna koyar, avucuna bahşiş sıkıştırırken “dağda dolanmaktan yoruldum, ben de size katılacağım” diye fısıldar, “merkeze haber ver, şölen hazırlasınlar. Filan gün, filan saatta, Sultanhisar’da...”
Ava giderken Nazilli’deki Yunan karargâhı “Yörük Ali Milli Cepheden ayrılacakmış” haberi ile çalkalanır. Temas kurma işini papaz Todoros’a bırakırlar. Ulaklar gelip gider, zaman ve mekânda mutabık kalırlar. O gün Kızanlar Çine’nin Yağcılar köyünden yola çıkarlar, soluklanmak için uğradıkları Yenipazar’da gençler ardına takılır, sayıları bir anda yüzü aşar. Yunanlılar bir yandan kazanlar kurar, bir yandan asker yığıp tedbir alırlar. Bunu Efe de bilir, gider 10 km ötedeki Malgaç Karakolunu basar. Tam 200 Rum askerini gebertir, vagonlar dolusu cephane ve erzağa el koyar. Düşünün sandıklardan gıcır gıcır makineliler çıkar. Mülazım Zekai ise köprüyü uçurur, Yunanın elini kolunu kırar. Malgaç baskını Ege’de yapılan ilk planlı saldırıdır. Anadolu halkına ümit ve cesaret aşılar, insanımızın hürriyete olan inancı artar. Şımarık işgalciler zafer şarkıları söylerken paniğe kapılırlar. Aslında Yunan daha ziyade demiryolu hattı boyunca konuşlanır, içlere yayılmaz. Hele hele Yörük köylerinin yanına yaklaşmaz. Efeler rayları atınca sahil ile irtibatları kopar. Ortalıkta kalakalırlar. Yörük Ali demiri tavında döver, o hızla Aydın’ı sıkıştırır. Bey Cami’nin minaresinden ölüm kusan mitralyözcü gâvuru tek atışla gözünden mıhlar, ki bu Seyyid Onbaşının kruvazör batırması gibi bir şeydir... Başlı başına destan! Efe şirin Aydın’ı kurtarır, nazlı hilali göndere asar. Yunan ordusu kasabaları yakıp, hayvanları bile kırarken, Kızanlar Rum azınlığa dokunmaz, hatta somun, zahire dağıtır, lokma paylaşırlar. Gelgelelim takviye alan Yunan, şehri ikinci kez işgal eder, ortalığı kana boyar. Yörük Ali, Aydın’dan çekilir ama Umurlu, Köşk ve Dörtyol cephesinde akla ziyan işler yapar. Küffarın ateş gücü yükse ise de kızanların cesaret ve zekâsı karşısında fena bocalarlar. Bu macera 20 ay sürer, düzenli ordu kurulunca Yörük Ali ayrı baş tutmaz. 57.’nci Tümen Kumandanı Miralay Şefik Bey’in huzuruna çıkar, er gibi selam çakar. Şefik Bey onu kendiyle bir tutar, “Milis Albayı” yapar. Efemiz (ya da Albayımız) Milli Aydın Alayı sancağı altında ölümüne savaşır, Kuyucak, Nazilli, Söke ve Aydın’ı kurtarırlar. Yörük Ali alçak gönüllüdür, şakşakçılardan hoşlanmaz. TC kurulunca “görünbeniler” destanlaştıracak adam ararlar. Sıradan hadiseleri bile abartır, birine bin katarlar. Efemiz alkıştan bizar olur, nitekim “bazı kimseler” der, “zaferi bana mal ediyorlar. Bu çok yanlış. Böyle bir savaşta bir kişinin, beş kişinin ne ehemmiyeti olabilir ki? Gönlünde vatan muhabbeti olan herkes bizim gibi hareket etti. Milli mukavemette aslan payını kendine ayıran hata yapar. Bir elin nesi var? Şamata dediğin çok elden çıkar.” Yörük Ali Efe Kurtuluş Savaşından sonra İzmir’de yaşar, bir tramvay kazasında bacaklarını kaybeder (1951), tedavi için gittiği Bursa’da gözlerini yumar.
Yenipazar’da Son anlarında “beni Yenipazar’a defnedin, halkı iyidir, toprağı sever. Toprağı seven insanı da sever. Orada rahat ederim” der. Vasiyetine uyar, evini de elden geçirip müze yaparlar. Efendim şu kadar düşman öldürdü, bunca esir aldı. Filan miktar cephane, silah... Bunlar rakama dayanan kuru malumatlar. Yörük Ali, asıl hizmetini düşmanın “yenilebilir olduğunu” göstererek yapar.
>>> Ağa’nın eli tutulmaz... Yörük Ali zaferden sonra da tüfeğini bırakmaz ara sıra akranlarıyla ava çıkar. Bir İngiliz çiftesi vardır ki görenler vurulurlar. Efemiz cömert mi cömerttir, bu çifteyi de birine vermeden rahatlayamaz. Niyeti İpçi Nuri’yi sevindirmektir, zira silahtan anlar, gözü gibi bakar. İpçi ise kaça mal olursa olsun bu tüfeği almayı arzular, biraz altın biriktirip kuşağına sokar. Ama öncelikle Efe’yi çiftesinden soğutmalıdır di mi ya. Bunun için zekice bir plan yapar. Ava çıktıklarında Yörük Ali’ye eğreti fişekleri uzatır, kendisi düzgünlerle atar. Efe habire karavana sıkar, o gördüğüne çakar. Efe ıskaladıkça “pöh” der, çaktırmadan tüfeğe kara çalar. Yörük Ali bu, kül yutar mı? Kurulan oyunu anlar, sözümona kahırlanır “eh” der, “ben de bu çifteyi satmazsam!” İpçinin gözleri parlar, elini kesesine atar, avucunda sarı sarı liralar... Ancak Yörük Ali “gördün işte” der, “matah bir şey değil, sana yaramaz!” Ve tutar güzelim çifteyi Paşa adlı bir garibin omzuna asar. Paşa “aman ağam ben fukaranın biriyim, bunu nassı öderim” diye sızlansa da “senden para isteyen oldu mu” der, sırtını sıvazlar. İpçi’nin girdiği rengi düşünün... Gel de kahrolma! Ama Efe’nin yüreği dayanmaz, o akşam güzel bir sofra hazırlatır, emektar filintasını da İpçi Nuri’ye uzatır, dostunun gönlünü yapar... Ahmet Sırrı Arvas 18 Ocak 2007 Perşembe Kaynak | |
|