Mars (eski adıyla Merih), Güneş Sistemi'nin dördüncü gezegenidir. Türkçesi Sakıttır. İsmi Eski Roma'daki savaş tanrısı Mars'tan gelmektedir (Bu Tanrı Eski Yunan Mitolojisinde Ares'e karşılık gelir). Gece temiz bir havada basit bir teleskopla kırmızılığı görülebilir.
Mars'ın 1877 yılında Amerikan astronom Asaph Hall tarafından keşfedilen Phobos ve Deimos adında iki uydusu vardır. Bu uyduların nasıl oluştukları bilinmemekle beraber, Mars'ın kütle çekim alanına kapılmış asteroitler oldukları düşünülmektedir. Bu uyduların isimleri Eski Yunan Mitolojisinde Ares'in Afrodit'ten olma iki oğlu Phobos ve Deimos'tan gelmektedir.
Atmosferinin özellikleri
Atmosfer basıncı 0.7-0.9 kPa
Karbondioksit 95,32%
Azot 2,7%
Argon 1,6%
Oksijen 0,13%
Karbonmonoksit 0,07%
Su buharı 0,03%
Eser miktarda
Metan
Neon
Kripton
Xenon
Ozon
Yer ile Jüpiter arasında yeralan Merih (ya da Mars), Güneş’e ortalama uzaklığı 228 milyon kilometre olan bir yörünge çizer ve bir Merih yılı 687 yer günü sürer. 1877’de bulunan çok küçük iki uydusundan (yakınından geçerken çekim gücüyle yakaladığı küçük gezegenler oldukları sanılır) büyüğü Phobos, yaklaşık 25 km boyunda, 21 km eninde, çevresi düzensiz bir gezegendir. Küçük uydusu Deimor’un çapı, ortalama 8 km’dir.
Merih’in çapı 6.794 km, kütlesi Yer kütlesinin %11’i kadardır. Yüzeyindeki genelçekim, Yer’deki çekimin yüzde 38’i kadardır; yani, Yer’de 70 kg olan bir astronot, Merih’te 27 kg gelecektir. Bu zayıf genelçekim, gezegenin çevresinde önemli bir atmosfer tutulmasına olanak vermemiş ve gaz moleküllerinin büyük bölümünün, uzayda dağılmasına yolaçmıştır. Söz konusu atmosfer tabakasının düşük yoğunluğu, ancak böyle bir olayla açıklanabilir. ABD uzay araçları Mariner 4, 6, 7, 9’un ve SSCB uzay araçları Mars 2 ve 3’ün yardımıyla elde edilen bulgulara göre, çevresinde, 30 km yükseltideki Yer atmosferine eşdeğerli olan seyreltik bir atmosfer vardır.
Ayrıca, 1947’den bu yana tayfçekerlerle elde edilen verilere göre, Merih’in atmosferi Yer’dekinden çok değişiktir ve temel bileşeni azot değil, karbondioksittir. 1963’te aynı yöntemle, 1972’de de Mariner 9 aracıyla sağlanan bulgularsa, Merih atmosferinde çok az su buharı bulunduğunu ortaya koymuştur.
Büyük bir titizlikle arandığı halde, gezegende oksijene rastlanmamıştır. Dolayısıyla, çevre atmosferde, Güneş’in morötesi ışınlarına karşı canlıları koruyacak ozon tabakası yoktur. Öte yandan 1965’te Mariner 4 aracının sağladığı bulgular, Merih’in çevresinde magnetik alan olmadığını kanıtlamıştır. Bu nedenle, uzaydan gelen taneciklere karşı bir ekran görevi yapan Yer çevresindeki Van Allen kuşağına benzer bir oluşuma, gezegenin çevre uzayında rastlanmaz. Bu olgu, Merih yüzeyinin ışınımların ve taneciklerin sürekli bombardımanı altında kaldığı sonucunu verir.
Merih, kendi çevresinde 24 saat 37 dakikada döner. Bu nedenle, Yer ile Merih’te, gece ve gündüz süreleri aşağı yukarı aynıdır; ayrıca, gezegenin dönme ekseninin eğimi, Yer ekseninin eğiminden çok az büyüktür. Dolayısıyla, yıl boyunca gezegenin göğünde Güneş’in yüksekliği değiştiğinden, mevsimler oluşur; ama Yer’dekilere oranla daha uzun sürerler ve sıcaklık değişiklikleri büyük boyutlara ulaşır.
Merih’te atmosferin çok seyreltik olması nedeniyle, günlük sıcaklık değişiklikleri de çok büyüktür. Gezegen ekvatorunda, öğleden az sonra sıcaklık 5° C dolayında olduğu halde, gün batımında -70° C’a düştüğü saptanmıştır. Mariner 9’un gezegenin kutuplarında ölçtüğü sıcaklık, -90° C düzeyindedir.
Merih çevresinde yörüngeye giren uzay sondalarının, özellikle Mariner 9’un topladığı veriler, gezegenle ilgili bilgileri oldukça geliştirmiş, 7.000’i aşkın fotoğraf ve Merih atmosferinin çeşitli bağıl ölçümleri, gezegenin daha iyi tanınmasını sağlamıştır.
Merih önemli jeolojik etkinlikler geçirmiştir; kuşkusuz hala da geçirmektedir. Dağları ve ve yanardağ kraterleri, Yer’de görülenlerden daha geniştir; ekvator bölgesinde, 4.000 km uzunluğunda ve yaklaşık 6.000 m derinliğinde çok büyük bir kanyon gözlemlenmiştir. Zaman zaman 200 km/saat hızla ulaşan rüzgarların ve çok şiddetli fırtınaların, gezegen yüzeyini etkilediği anlaşılmaktadır; nitekim, Mariner 9, yörüngesine varır varmaz, böyle bir olay saptamıştır. Kum, toz, belki de buz billurlarıyla yüklü rüzgarların, engebelerin aşınmasında en önemli etken olduğu sanılmaktadır.
Merih konusundaki önemli sorunlardan biri de, yüzeyinde su bulunmamasıdır. Yanardağ olaylarıyla açıklanamayan dolambaçlı vadilerin fotoğrafları çekilmiş, bazı kraterlerin çevresinde bulutlar gözlemlenmiş ve 20.000 kilometre yükseltiye ulaşan bir hidrojen kuşağı ortaya çıkarılmış olmakla birlikte, söz konusu hidrojenin, Merih’in genelçekim gücünden kurtulan su buharı moleküllerinin ayrışmasından kaynaklandığı düşünülmektedir.
Ayrıca, gezegenin kutuplarında (özellikle Kuzey kutbunda) bulunan ve karbon karından oluştuğu sanılan örtüler, büyük ölçüde, buz halinde su saklayabilir; bu varsayım, gezegen atmosferindeki su buharı oranının düşüklüğünü açıklar.
Bununla birlikte, Merih’te ilkel bir yaşamın bulunup bulunmadığına kesin karar verebilmek için, bilgiler henüz yeterli değildir. Bu konuda, 25 Eylül 1992’de fırlatılan Mars Observer adlı uzay aracının (ABD), önemli veriler sağlayacağı umulmaktadır