KİLİSEDEKİ YÜZLER
Mutlaka bilinenlerden cok daha fazla anlasilmaz hayaller vardir ama bunlardan soz etmeye kim cesaret edebilir? Bircok kimse gulunc olmaktan, ya da deli ve yalanci sayilmaktan cekinir. Bu olaylardan soz edebilmek icin yalniz emin olmak yetmez, ayni zamanda cesaret sahibi olmak da gerekir.
Iste bu cesareti Bahama Adalari'nda, Nassau'da yasayan genc bir kadin gosterebildi. Bir kilisede vaaz dinlerken Rahip Paul Roberts'in sozunu kesip ayaga firlayarak Isa'yi gordugunu soyledi.
"Iste orada! orada!" diye kilisenin yeni boyanan duvarini gosteriyordu.
Herkes sadece bej rengi duvari goruyordu, ama Bayan Euna Lowe kendinden emindi. Baskalarinin inanmamalarina aldiris etmeden Isa'nin yuzunu acikca gordugunu ve onun yaninda da tanimadigi bir baskasinin durdugunu tekrarladi. Bayan Lowe iyi bir aileden yetismis, genc ve guzel bir kadindi. Onun bu kadar emin olduguna bakilirsa iddiasinda gercek payi muhakkak olmaliydi. Fakat ne rahip, ne diger kimseler butun cabalarina ragmen duvardan baska bir sey gorebildiler.
Bayan Lowe'nin yarattigi karisiklik kisa zamanda Nassau'ya yayildi. Aksam oldugunda kilise tiklim tiklim dolmustu. Bu sefer kilisenin duvarinda beliren yuzleri bircok kimse gorebildi. Yuzler iki degil, uc taneydi ve bir tanesinin Isa'ya ait oldugu suphe goturmezdi.
Chicago Daily News gazetesi hemen unlu muhabirlerinden Luther Evans'i oraya gonderdi. Gazetecinin niyeti duvar hakkinda alayli bir yazi kaleme almakti. Ama Evans kendisi de duvardaki siluetleri belirgin bir sekilde gorunce, butun tasarladiklarini unuttu. Isa'nin yuzunu tanimis, diger yuzlerden birisini de Buda'ya benzetmisti.
Evans duvara yaklasinca yuzler kayboluyordu. Ancak belirli bir uzakliktan gorunuyorlardi. Gazeteci mesleginin yarattigi merak hissine kapilarak duvari boyayanlari aradi. Fakat onlardan fazla bir bilgi edinemedi. Adamlar duvarin boyanmadan once kirli ve renksiz oldugunu soyluyorlardi. Bunu sonradan baskalari da dogruladi. Zaten kilise o kadar eski olmadigi icin duvarlarinda eskiden kalma resimler yoktu.
Bu olay 1963 yilinda oldu. Sonradan duvardaki yuzler yavas yavas belirginliklerini kaybettiler